Fazıl Say’ın Partisinde Arif Sağ’ın ne İşi Var

2010 dünyada ünlü besteci Chopin’in doğumunun 200’üncü yılı olarak kutlanıyor. Andre Gide’in yazdığı gibi, “dünyada en fazla çalındığı halde en az anlaşılan” Chopin’le ilgili kitaplar çıkarılmaya, konserler verilmeye, belgeseller yayınlanmaya başladı. Fakat bu etkinliklerde sanki Chopin’in siyasi kimliği unutturulmak isteniyor. Oysa Chopin, devrim çağının (1789-1848) sanatçısıydı. Diyeceksiniz ki, Arif Sağ’ın Fazıl Say’ın doğum gününe gitmesiyle Chopin’in ne ilgisi var? Çok var...

Müzik tarihçisi Amerikalı yazar Sidney Finkelstein, Chopin hakkında şunu söylüyor:
“Müziğinin kaynaklarından yararlanışı, onun vatanseverliğini açıkça haykırışına ve ulusal özgürlük çağrısına bağlıdır. Pek çok yapıtında var olan keder duygusu bile, salt kişisel bir keder değil, bir ulusun çektiği acının bilincidir. Chopin ile müzik, ilk kez, özgürlüğü uğrunda savaşım veren, ezilen bir ulusun anlatımı haline gelir.”

Sempatizan Chopin

Yıl: 1827. Yer: Polonya/Varşova.

Fryderyk Chopin on yedi yaşında konservatuvar öğrencisiydi.
Okul arkadaşı Y. Fontana ve şair arkadaşı S. Vitvitski ile sık sık “Delik” adlı kahveye gidiyordu. Burası, ülkelerini Rus işgalinden kurtarmak isteyen “Yurtseverler Derneği” ve “Özgür Polonyalılar Birliği” adlı örgüt sempatizanlarının buluştuğu bir yerdi.
Chopin bu sohbetlerde, bir süre hapis yatmış ama özgürlük düşüncesinden vazgeçmemiş gazeteci M. Mohnatski’nin sözlerinden çok etkileniyordu.
Mohnatski de Chopin gibi piyano çalıyordu.

Piyano o yıllarda modaydı.
1789 Fransız Devrimi, Avrupa’nın sadece siyasi-ticari değil, toplumsal hayatını da değiştiriyor; aristokrasinin yerini alan burjuvalar, kendi müziklerini yaratıyordu. Ünlü sosyolog Max Weber’e göre “phttp://preview.hurriyet.com.tr/preview/image.aspx?picid=9697241iyano burjuvazinin çalgısıydı”.

Piyanoyla halk konserleri veriliyordu.
Genç Chopin sadece siyasi olarak devrimci değildi; müziğinde de devrimciydi. Yapıtlarında Polonya’nın yerel motiflerine yer veriyordu. Aristokrat kültüre karşı kendi ülkesi Polonya’nın mazurkalarını, polonezlerini yaratıcı biçimde kullanıyordu.
Ancak zorlanıyordu. Çobanların, aç insanların değil, prenseslerin hikâyelerinin müziğini yapması isteniyordu ondan. Direniyordu.
Direniş ruhunu babasından almıştı.

Chopin’in babası Nicolas Chopin, Ruslara karşı 1793’te ayaklanan yüz elli bin Polonyalıdan biriydi. Üstelik Fransa doğumluydu. Ama kalbi, karnını doyurduğu Polonya için atıyordu. Ülke sevgisi o kadar artmıştı ki zamanla Nicolas adını Mikolaj yapmıştı.
Chopin’in annesi Justyna Copin ise Polonyalıydı.
Chopin kendini hep Polonyalı saydı...

1789-1848: Devrimler çağı

Chopin devrimler çağının insanıydı.
Özgürlüğe âşıktı; babasının yolundan yürümek, Polonya’yı özgürleştirmek istiyordu.
Diğer yanda: Müzik konusunda olağanüstü yetenekliydi. Sekiz yaşında piyanoda ilk bestesini yapmıştı. Deha olarak görülüyordu. Polonya’nın iftiharıydı, dünyanın gelmiş geçmiş en önemli piyano müziği bestecilerinden biri olacağına inanıyorlardı.
Buna en çok inananların başında da Chopin’in babası, Fransızca öğretmeni Mikolaj Chopin ve annesi Justyna Chopin geliyordu. Chopin’i ilk “keşfeden” ona piyano çalmayı öğreten annesiydi.
Chopin’ler konservatuvarı bitiren oğullarının Avrupa’ya gitmesini istiyorlardı.
Chopin kararsızdı.
İki nedeni vardı: Birincisi, konservatuvarın en güzel kızı K. Gladkowska’ya olan platonik aşkıydı.
İkincisi,çok yakında başlayacak büyük ayaklanmanın içinde olup Polonya’yı esaretten kurtarmak istiyordu.
Ancak babası oğlunu bir an önce Viyana’ya göndermek için pasaport çıkardı.
Chopin bu durumu arkadaşlarına üzüntüyle açıkladı. Hiç de beklemediği bir tepki aldı. Arkadaşları babasına hak verdi. O bir dehaydı ve tutsak Polonya’yı yaptığı bestelerle, konserlerle dünyaya anlatmalıydı.

Devrim etütleri

Chopin *22 Kasım 1830’da Viyana’ya vardı.
Bir hafta sonra Varşova’da büyük bir ayaklanma başladı. Köylüler Çar’ın kardeşi Prens Konstantin’in sarayı Belweder’e saldırdı.
Chopin haberi alınca hemen Polonya’ya dönmek istedi. Bilet bulamadı. Üç gün daha beklemesi gerekiyordu.
Bu arada yakın arkadaşı T. Woyciechowski, Chopin’i bu kararından vazgeçirmeye çalıştı. Kentteki yakın dostlarından Dr. Malfatti de gitmesine karşıydı. Aynı sözü söylüyorlardı: sanatçılar dünya vatandaşıdır.
Babasından gelen mektup Chopin’in kararını etkiledi. Babası kariyerini tehlikeye atmasını istemiyordu.
Chopin gitmedi.
“Devrim Etüdü”nü besteledi...
Ve Polonya’da bir ayaklanma daha kanla bastırıldı.
(Polonya’daki ayaklanmalar tarihi sürecinde, onlarca Polonyalı subay Osmanlı’ya sığındı. Nâzım Hikmet’in dedesi Mustafa Celaleddin Paşa -Yüzbaşı Konstantin Polkozic Borzecki- bunlardan sadece biriydi.)

Chopin’in Polonezköy’le ilgisi

Polonya’nın bağımsızlığına kavuşamaması Chopin’in moralini çok bozdu. Buna Viyanalıların Polonyalıları küçümser davranışları da eklenince Paris’e gitti.
Paris, militan bir eğilim olarak doğan romantizmin kalesiydi. 1830 Devrimi’nin rüzgârı esiyordu sokaklarında.
Sokaklarında Victor Hugo, Balzac, Lamartine, Chateaubriand, Heine gibi yazarlar, şairler; Ingres, Delacroix gibi ressamlar; Meyerbeer, G. Rossini, Bellini gibi besteciler vardı.
Chopin kısa sürede Paris’teki sanatçılarla tanıştı. Kendisi gibi Paris’e gelen yaşıtı müzik dâhileri Alman Mendelssohn ve Macar Franz Liszt ile yakın arkadaş oldu.
Polonya’dan kaçıp Paris’e sığınan “Delik” kahvedeki yoldaşları başta Mohnatski ve Vitvitski olmak üzere siyasi mültecilerle dostluğunu devam ettirdi.
Chopin’in yakın dostlarından biri de Paris’teki mültecilerin önderliğini yapan Prens Adam Czartoryski idi.
Polonyalı mültecilerin sohbet konuları hep Polonya’nın geleceği üzerineydi. Adam Czartoryski silahlı ayaklanmayla sonuca gidilmeyeceğini savunanlardandı. Osmanlı himayesinde bir “prenslik” kurma düşü bile vardı. Hatta bu nedenle 1842’de İstanbul Polonezköy’ü kurdu. Polonezköy’ün ilk adı kurucusundan dolayı “Adampol” idi!
Polonyalılar için İstanbul, sürgündeki ikinci merkezleriydi.

Chopin’in yolunda bir Türk

Bir sanatçı döneminin olaylarından nasıl etkilenmez?
Chopin yaşadığı dönemin siyasal gelişmelerinin dışında tutulabilir mi?
Bugün 1789 Fransız İhtilali’ni, 1848 Devrimi’ni unutturmak isteyenler benzer oyunu nasıl Beethoven ve Mozart vd. için yapıyorsa Chopin için de yapıyorlar.
Öyle ya, artık ulus-devlet bitti! Devrimler çağı sona erdi!
Oysa Chopin, hayatı boyunca ülkesinin ulusal kurtuluş savaşını destekledi. Bu nedenle Rus makamlarınca kendisine sunulan uzlaşma önerilerini reddetti. Mülteci olarak yaşamını sürdürdü.

Ailesine, doğup büyüdüğü vatanına hep büyük özlem duydu. Ama yine de boyun eğmedi. Rusların verdikleri tüm paraları, makamları elinin tersiyle itti.
Ülkesini unutmadı; boynu bükük Polonya’nın mazurkalarını, polonezlerini, baladlarını dünyaya tanıttı, sevdirdi. Ülkesinin yerelliğini evrenselliğe taşıdı.
Bugün Fazıl Say, meslektaşı, öğretmeni Chopin’in yolundan yürümektedir.
Chopin’in yoldaşı Fazıl Say, ülkesinin gericileştirilerek boyunduruk altına alınmasına bu nedenle tepki göstermiştir.

Chopin’in öğrencisi Fazıl Say bu nedenle, ülkesinin kültürüne yabancılaşmamış, onu daha da yükseltmeye çalışmaktadır. Anadolu’nun sözünü, sazını evrenselleştirmiştir. Âşık Veysel’in “Kara Toprak”ını; Hammamizade İsmail Dede Efendi’nin “Gülnihal”ini niye bestelediğini sanıyorsunuz?
Bu nedenle Fazıl Say doğum gününe halk müziğinin büyük ustası Arif Sağ’ı davet etmiştir.
İyi ki doğdun Chopin...
İyi ki doğdun Fazıl Say...
Ve iyi ki varsın Arif Sağ...


Soner YALÇIN (Not Defteri)

Hürriyet - dünden bugüne

24 Ocak 2010





|

0 yorum:

Yorum Gönder

Telif Hakkı

Creative Commons License
Elektronik Musiki by is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 3.0 Unported License.
Based on a work at elektronikmusiki.blogspot.com.
Permissions beyond the scope of this license may be available at http://elektronikmusiki.blogspot.com/.