Nüans Terimleri

Nüans Terimleri

Çalarken ve söylerken seslendirdiğimiz eserlerin ne anlatmak istediğini iyi yansıtabilmek için nüans terimlerine ihtiyaç duyarız.

Bunların en temel olanları işte burada:

· Piano: Hafif gürlük, p harfiyle gösterilir.

· Mezzoforte: Orta gürlük, mf harfleriyle gösterilir.

· Forte: Kuvvetli gürlük, f harfiyle gösterilir.

Bunlardan başka bir de nüans basamakları vardır:

· Pianisimmo: Çok hafif gürlük, pp

· Fortissimo: Çok kuvvetli gürlük, ff

-----------------------

· Grave: Çok ağır

· Lento: Ağır

· Largo: Geniş

· Larghetto: Oldukça geniş

· Adagio: Acele etmeden

· Andante: Orta yürüme hızında

· Moderato: Orta hızda

· Allegretto: Oldukça hızlı

· Allegro: Hızlı

· Vivace: Canlı

· Presto: Çok hızlı

· Prestissimo: Son derece hızlı



|

Read Users' Comments ( 0 )

Compressor

Compressor / Kompresör Nedir? Nasıl Çalısır? Nerede Kullanılır?

Mahcem Öztürk

Kompresör, İngilizcesi ile Compressor, ses sinyalinin seviyesini otomatik olarak kontrol etmeye yarayan bir cihazdır, girişteki ses seviyesi kullanıcının tayin edeceği bir eşik seviyesinin üzerine çıktığında kompresör bu sinyali yine kullanıcının belirleyeceği bir oranda, hızda ve süreçte kısarak çıkışa verir. Girişteki sinyalin seviyesi eşik seviyesinin altına düştüğünde kompresör yine kullanıcının tayin edeceği bir hız ve süreçte devreden çıkar. Bu mikserin başında oturup fader'ları ses yükseldikçe aşağı çekmek ve ses normale döndüğünde fader'ları geri eski haline itmek gibidir, tek farkı kompresör cihazı bu işlemi bir insanın yapabileceğinden çok daha hızlı ve hassas olarak yapar.

Kompresörün birinci amacı, seviyesindeki iniş-çıkışların dengesizliği sebebiyle bir sesler bütünü arasında belli bölümleri kaybolma tehlikesi ile karşı karşıya olan bir sesi kontrol altına alıp, sesin dinamik aralığını daraltarak, yani sesin en yüksek seviyesi ile en düşük seviyesi arasındaki farkı sesin karakterine en az zararı verecek şekilde azaltarak, sesin bir bütün içerisinde daha rahat ve istikrarlı bir şekilde duyulmasını sağlamaktır.

Burada prensibin anlaşılabilirliği açısından Türkçe terminoloji kullanmakla beraber, piyasada mevcut cihazların hemen hepsinin üzerinde İngilizceleri bulunduğundan ilk başlarda Türkçelerin yanında parantez içerisinde İngilizcelerini de vereceğim ki bu yazıyı okuduktan sonra cihazın önüne geçtiğinizde nerede neyden bahsettiğimi daha kolay görebilesiniz.

Daha önce dediğim gibi, girişteki ses sinyalinin seviyesi kullanıcının belirlediği eşik (threshold) seviyesinin üzerine çıktığında kompresör bu sesi kompresyon oranı (rate) miktarınca kısar. Mesela, diyelim ki threshold -10dB, rate de 4:1 olarak tayin edildi. Bunun anlamı şudur: Girişteki sesin sinyal seviyesinin -10dB'in üzerine taştığı her 4dB'de kompresör bu artışı çıkışa sanki artış sadece 1dB olmuş gibi yansıtacaktır, yani girişte -10dB üzerine taşan her 4dB artış için kazanç ayarında 3dB kısılma gözlenecektir. Dolayısı ile diyelim ki girişteki sinyal -6dB'e vurursa bu çıkışa sanki -9dB'e vurmuş gibi yansıyacaktır.

Kompresyonun devreye ne kadar hızlı gireceğini atak zamanı (attack time) tayin eder. Örneğin eğer attack 50ms olarak belirlenmişse, sinyal eşik seviyesini geçtikten 50ms sonra kompresör ses seviyesini rate miktarında kısmaya başlar.

Kompresyonun devreden ne kadar geç çıkacağını da salıverme zamanı (release) belirler. Diyelim ki eğer release 300ms olarak belirlenmişse, giriş sinyali eşik seviyesinin altına düştükten 300ms sonra kompresör kazanç düşürmeyi bırakır, kazanç ayarını normale döndürür.

Aşağıdaki birinci şekilde sinyalin kompresyona girmeden önceki halini (mavi), ikinci şekilde hard-knee adı verilen keskin kompresyon uygulandıktan sonraki halini (kırmızı) ve üçüncü şekilde de soft-knee adı verilen yumuşak kompresyonun ileriye bakış fonksiyonu ile beraber (look-ahead) uygulandıktan sonraki halini görebilirsiniz. Sinyalin attack ve release bölgelerindeki hareketlerindeki farklılığa dikkat edin.

Kompresyon prensibi itibariyle bir bakıma kazanç kaybı demektir, zira kompresyona uğrayan sesin seviyesi düşer. Bu kayıp'ı tazmin etmek için kompresör cihazlarının çıkış katına make-up gain denen kaybedilen seviyeyi tazmin edici bir post-amplifikatör devresi daha eklenmiştir, dolayısı ile kompresyon esnasında ses seviyesinde diyelim 6dB bir zayıflama olmuşsa bu make-up gain ayarı ile tekrar bu 6dB kayıp'ı telafi edip sinyal seviyesini yükseltmek mümkün olur, ama bir farkla: kompresyondan önce sinyalin en kuvvetli noktası ile en zayıf noktası arasındaki fark daha fazla idi, kompresyon sonrasında sinyalin zayıf noktaları önceye göre daha da kuvvetlenmiş ve etkinliği/duyulabilirliği artmış oldu.

Kompresyonun müzik yapımında teknik olarak sağladığı faydalar sayısızdır. Bunlardan en önemlisi, sesin içinde transient (geçici) denen, ses karakterine büyük bir etkisi olmadığı halde bir anda haddinden fazla yüksek seviyelere ulaştığı için sinyali clipping'e sokan yüksek enerjili ani çıkışları kontrol altına alarak bağımsız sesin toplam müzik arasında daha fazla açılıp duyulabilmesini sağlamak ve birbirlerini bloke etmelerini önlemektir. Örnek vermek gerekirse, denemiş olanlar bilir: Diyelim bir vurmalı çalgı (davul kiti) kaydettiniz, üzerine başka enstrümanlar da kaydettiniz ve mikslemeye çalışıyorsunuz. Ama davul bir türlü müziğin arasında dolgun tınlamıyor, davulun sesini açmaya kalksanız kırmızı clip ışığı yanıp duruyor, sinyal tepelerde distorsiyona uğruyor, sinyali geri çekseniz davul arkada sanki komşu duvara vuruyormuş gibi zayıf kalıyor. Siz de nerede yanlış yaptım diye saçınızı yoluyorsunuz. Oysa eğer ses dalgalarının oluşum karakteristiğini incelerseniz, özellikle vurmalı çalgılarda membrana ilk vurulduğu anın hemen arkasından membranın çok kısa süren ama enerjisi darbenin toplamının ortalamasından kat kat fazla seviyeye ulaşıp sönen bir bileşen ürettiğini görürsünüz. İşte sesin o kesintiye/distorsiyona uğrayan kısmı o transient adı verilen bileşenidir. Sesin beynin algılayabildiği karakterine çok büyük bir katkısı olmadığı halde müzik yapanların canını teknik açıdan çok sıkar. Onu kesmenin en kolay yolu uygun bir ayarda kompresyon uygulayıp kısarak bu ani çıkışları sanki o kadar da büyük enerjili değillermiş gibi çıkışa yansıtmaktır. Dolayısı ile, diyelim ki ortalama seviyesi -25dB ama transient seviyesi -6dB olarak kaydedilmiş bir trampet vuruşunun transient seviyesini uygun bir kompresyon ayarı kullanarak -18 seviyesine çekersek, kompresör cihazının çıkışındaki tazmin edici make-up gain kazanç devresinin yardımı ile sinyalin ortalama seviyesini bir anda -25dB'den -10dB civarına rahatlıkla çıkartabiliriz, hem de sinyali hiçbir distorsiyona sokmadan. Gördüğünüz gibi uygun bir kompresyon kullanımı bize müziğin içindeki enstruman seviyeleriyle daha rahat oynayabileceğimiz bir tavan boşluğu (headroom) verir.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir husus vardır ki o da dip gürültüsüdür. Kompresörler çalışma prensiplerinin bir getirisi olarak dip gürültüsünü abartırlar. Az evvel yukarıda verdiğim trampet örneğini ele alırsak, kompresör kullanarak bir trampet vuruşunun ortalama şiddetini 12dB kadar artırırken aynı zamanda o trampet sesiyle beraber sinyale karışıp kaydedilmiş olan gürültüyü de 12dB miktarınca yükseltmiş olursunuz. O yüzden çoğu kompresörün hemen girişinde bir Noise Gate (gürültü kapısı) devresi bulunur ki bu noise gate'in açılıp kapanmasını kullanarak sesler arasındaki sukûnetli bölgelerdeki dip gürültülerini bloke etmek mümkün olsun. Vuruşların bulunduğu bölgeye denk gelen gürültülerin zaten önemi yoktur zira o vuruşun şiddeti dip gürültüsünden kat kat daha fazla olduğundan vuruşun altındaki gürültüyü beyin algılamaz, önemli olan gürültüyü sukûnetli anlarda kesmektir.

Bu sebeple, henüz daha kayıt aşamasındayken dip gürültüsüne sebep olacak faktörleri en aza indirmek gerekir ki daha sonra miksaj aşamasında başınız ağrımasın.

Şimdilik bu kadar, önümüzdeki günlerde kompresyon tipleri (soft-knee/hard-knee, single band/multiband), kompresyondaki metodlar, teknikler, kompresyondaki transparanlığın önemi ya da kompresörün tasarımından gelen bir renklendirmenin avantaja dönüştürülmesi, farklı kompresyon tekniklerinin farklı sesler üzerindeki davranış farklılıklarının incelenmesi ve tecrübeyle sabit bazı püf noktalara gireceğiz, tabii bu zaman alacak, dolayısı ile öyle bunları önümüzdeki üç günde benden beklemeyin.

Ayrıca şunu unutmayın: Burada yazılanlar bir teknik izahattır. Oysa müzik bir sanattır, artistik yanı teknik yanından daha önemlidir, o yüzden müzik yapımında esas kriter " Rock müzik için gros pedalda -16dB threshold'da 6:1 rate 20ms attack 80ms release iyi gider" den ziyade "kulağına doğru tınlıyorsa doğrudur, yanlış tınlıyorsa yanlıştır" yaklaşımıdır. Zira "aman basayım kompresyonu ses seviyesini yükselteyim de beynine beynine vursun" derken aşırı kompresyondan sesin o keskinliğini öldürebilirsiniz de. O yüzden aklınızdan çıkarmayın, en güzelini deneyerek tecrübe ederek bulursunuz.



|

Read Users' Comments ( 0 )

7 in 1 FX

Equalizer

Equalizer'lar, işitilebilen ses frekansının (20 Hz ile 20.000 Hz arası) belli aralıklarını ayarlayabilmek için kullanılan elektronik devrelerdir. Başka bir deyişle equalizer belli aralıktaki ses frekanslarını baskılayan (attenuate) veya güçlendiren (boost) AKTİF BİR FİLTREDİR. Ses cihazının (ampli, teyp v.s) içine entegre olabileceği gibi ayrı bir parça olaraktan temin edilebilir. Entegre equalizer'ların band sayısı sınırlıdır. 2 kanal olanlar bass ve treble olarak alt ve üst frekanslara kumanda eder. Gelişmiş equalizer'larda 100 banddan fazla yelpazesi olanlar da vardır. Her band belli aralıktaki ses frekansını desibel(DB) olarak artırmak veya azaltmak için kullanılır.

En basit tanımıyla ekolayzır çok özel ses frekansları üzerinde kazanç artışı ya da azaltışı yapabildiğimiz bir kontrol mekanizmasıdır. ekolayzır bu işlemi yaparken diğer frekansların sinyallerini etkilemez.

Ekolayzır kullanımı modern müzik endüstrisinde çalışanlar veya evinde müzik kaydetmeye çalışanlar için çok büyük önem arz eder. Ancak ne yazık ki büyük çoğunluk ekolayzırın müziğe sağlayacağı etkilerden ya habersiz ya da oldukça yanlış kullanıyoruz.

Bu konuda etkinlik kazanabilmek için yapılabilecek iki aşamalı bir çalışma ile kulağınızın ekolayzırın yaptığınız değişikliklere nasıl tepki vereceğini(kısmen) önceden kestirebilir, zaman içinde sorunlu frekansın ne olduğunu direkt olarak anlayıp düzeltebilir hale gelebilirsiniz.

A. Oktav: Birçok kayıt için kullanılabilir ilk oktav budur.40-80 Hz arasını kapsar. Bu frekanslar alçak bas frekansları diye tabir ettiğimiz frekanslardır. Bu frekanslar Fletcher munson etkisi nedeniyle düşük volumlerde duyulmazlar, ancak kaydın güçlü ve geniş bir bas imajına sahip olması bakımından önemlidir. hip-hop r&b kayıtlarında bu frekansların önemi büyüktür ama kirli bir sounddan kaçınmak için aşırıya kaçılmamalıdır.

B. Bas Alanı: 80 ile 250 Hz arasında 1,5 oktavlık bir alanı kapsar. enstrümanların dolgun tınlamasını sağlar.

C. Düşük Orta Frekanslar: 250 ile 500 Hz arasında 1 oktavlık bir alanı kapsar. kalın sesli enstrüman seslerine daha yüksek bir tanımlama ve parlaklık katar ancak abartılıp çok açılması halinde bas davulluların karton kutu gibi tınlamasına neden olur.

D. Orta Frekanslar: 500 Hz ile 2 Khz arasında 2 oktavı kapsar. orta frekanslı enstrümanlar (vokal, gitar piyano vb) üzerinde kontrol sağlar, ekolayzırdaki uygulama şekli genede bu frekansları bir miktar kısmaktır. Böylelikle daha kaliteli tınlar

Enstrümanlar;

E. Orta Yüksek Frekanslar: 2 ile 4 Hz arasında bir oktavı kapsar. Vurmalı çalgılardaki dinamizm ve atağı arttırmak için ya da bu frekanslarda anlaşılmaz olan vokal hecelerini belirginleştirmek için kısılabilir.

F. Yüksek Frekanslar: 4 ile 6 Hz arasında yarım oktavı kapsar aşırı bulunmaları yorucu bir dinleme deneyimine neden olacağından kısılırlar.


Compressor

Ses sinyalinin seviyesini kazanç kısma prensibinden faydalanarak kullanıcının belirleyeceği bir seviyede tutmaya yarayan bir cihazdır.

Birçok kişinin sandığının aksine compressor bir efekt cihazı değildir, bir sinyal işleme cihazıdır (It's a signal processor, but not an effects processor). Dolayısı ile sesin karakterini böyle döndürüp parlatıp derinleştirip önemli bir ölçüde değiştireceğini sanıp alanlar büyük bir hayal kırıklığına uğrarlar (buna ben de dahilim, ilk aldığım Boss compressor pedalı "Ne ula bu? Kırmızı yansa da yanmasa da seste bir değişiklik olmuyor. Milletin gazına geldik, o kadar para boşa gitti" diye fırlatıp atmıştım çekmecenin birine. Yıllar sonra dank etti, ne işe yaradığını öğrendik, şimdi yanımdan ayırmadığım, stüdyomun rafında en fazla adedi ve yeri kaplayan bir cihaz türüdür). Her ne kadar bu pratikte pek mümkün olmasa da, teoride ideal bir Compressor transparandır, sadece sesin seviyesinin belli bir değerden yukarıya taşmasını engeller, sesin karakterine kendinden bir şey katmaz.

AUX

Yardımcı, destek anlamına gelen “Auxiliary” sözcüğünün kısaltmasıdır. Kanal içerisindeki sinyali birbirine paralel sinyal yollarıyla çoğaltır. Genel olarak amacı sinyali istenilen Aux master'a bağlanmış monitöre ya da FX ünitesine göndermektir. Örnek mikserimiz üzerinden gidersek, bu mikser 6 Aux'a sahip bir mikserdir. 6 Aux'un da kendine ait bir master çıkışı vardır. Mikser üzerindeki kanalların hepsinde bulunan 6 “Aux send” potu istenilen kanalı istenilen Aux master'a yönlendirir. Aşağıdaki örnek çizimde 1. kanal Aux 4’e, 2. ve 3. kanal Aux 2'ye ve 4. kanal da hem Aux 1'e, hem de Aux 2'ye yönlendirilmiştir.

Kanal üzerindeki Aux potlarını yanında pre veya post olarak adlandırılmış ibareler görebiliriz. Pre/Post seçeneği o Aux yoluna gönderilen sinyalinin fader'a bağımlı ya da bağımsız olmasını sağlar. Gönderilen sinyal Pre Aux’a gönderiliyorsa fader hareketi sinyali etkilemez. Fakat sinyal Post Aux olarak gönderiliyorsa fader kısılıp açıldıkça Aux yoluna giden sinyal de azalıp çoğalır. Eğer Aux yolunu monitör için kullanıyorsak ve Aux post ise, Aux'unu açtığımız kanal fader'ına yapılan her müdahale monitör seviyesini de etkileyecektir. Fakat Aux yolunu Fx için kullanıyorsak Aux yolu post olmalıdır. Çünkü fader'ın her hareketiyle alçalıp yükselen sinyal FX sinyalini de aynı oranda alçaltıp yükseltecektir. Unutmamamız gerekir ki, Pre Aux'dan FX'e yolladığımız sinyal, fader'ı kapatmamız veya kısmamız sonuncunda, FX ünitesinden çıkan işlenmiş sinyalin sabit kalıp, kanaldan gelen ana sinyalin üzerine çıkmasıyla sonuçlanacaktır. Bu durum kontrol dahilinde ve teknisyenin doğru otomasyonuyla kullanıldığında sound adına olumlu sonuçlar doğurabilir.

Kaynak:

http://technotoday.com.tr/Detay/285/Mikserler

Send / Insert Effects

İki türlü efekt vardır:

1. Insert effects

2. Send effects

· Insert effect'de audio kanalın tüm sinyal zinciri efektten geçirir.

· Send effect'de ise adı üstünde efekt kanalına yönlendiriliyor.

· Insert effect'i dry ve wet olarak kullanmaya gerek duymadığımız efektlere uygularız(mesela distortion, filtreler).

· Send effect ise dry ve wet oranını ayarlamamızı sağladığı gibi, birden fazla audio kanala yönlendirilmesi sayesinde daha verimli olur ve az CPU harcanmasını sağlar.

MIX / REMIX

Mix: Parçanın Tempo ve Ritim oranını bozmadan ritimleri üst üste bindirerek Geçiş yapacağınız parçayı devreye sokma yani 2 Parça Arası Dengeli Geçiş (Senkronize)'e Mix denir. Mix Yapmanın birçok tekniği vardır. Bunlardan en önemlisi de tempo oranını Bozmadan Geçiş Yapabilmektir.

Remix: Bir parçanın orijinalliği ile oynayıp o parçayı bambaşka bir hale getirmektir. Mix ve Remix çok karıştırılır genelde fakat ikisi birbirinden çok farklıdır. Mesela bir parçanın hızı, ritmi veya herhangi bir efekt uygularsanız yani orijinalliği ile oynarsanız o zaman Parçanın Yanına (DJ Kamil Remix) yazabilirsiniz

ADSR

Müzik yapımı ile uğraşan herkesin mutlak bilmesi gereken "attack/decay/sustain/release" terimlerinin kısaltmasıdır ADSR. Mutlak bilinme gerekliliğindeki sebep; yapım aşamasında kullanacağınız her alet edevatın üzerinde bu terimlerin bulunmasıdır. Her ne olursa olsun kullanılan aletler, bir sesi şekillendirmek için, bu dört aşamayı uygulayarak işlem yaparlar. Bu aşamaya en güzel örnek 4 zamanlı araba motorlarıdır. Motorun sadece bir devir dönmesi için,4 aşamadan geçmesi gerektiğini düşünün.

ATTACK:

Bir ses oluşurken, ilk önce belirlenen bir seviyeye ulaşmak zorundadır. İşte, sesin ilk başlama noktasından, belirlenen bu maksimum seviyeye ulaşana kadar ki geçirdiği aşamaya "attack”denir. Yani, en düşük kazançtan, belirlenen en yüksek kazanca kadar geçirdiği aşamadır. Attack zamanı ne kadar uzatılırsa, ses en yüksek seviyesine o kadar geç ulaşır. Örneğin, yaylı çalgılarda (keman, çello, viyola vs.) genelde attack zamanı uzun tutulur. Böylece bir nota ile başka bir nota arasında kulağa çok hoş gelen bir geçiş oluşturulur.

DECAY:

Sesin attack zamanından sonraki geçirdiği aşamadır. Yukarıda bahsettiğimiz gibi bir ses, belirlenen attack zamanından sonra maksimum bir seviyeye ulaşır fakat bu seviyede duramaz ve bir düşüş geçirir. İşte; ulaştığı maksimum seviye ile bu düşüş arasındaki aşamaya "decay" denir. Decayi ne kadar düşük tutarsanız, sesin maksimum seviyesindeki şiddeti ile çöktükten sonraki şiddeti arasında o kadar fazla bir fark oluşturursunuz.

SUSTAIN:

Şimdi kulağınızda sesin, yukarıdaki anlattığımız iki aşamayı geçirdiğini hayal edin. İlk önce ulaşabileceği maksimum seviyeye ulaştı, daha sonra belirlenen bir aralıkta çöktü. Şimdide bu çöken ses bir miktar aynı seviyede asılı kalır ve bir müddet bu şekilde devam eder. Belirlenen bu zamana "sustain" denir. Yani sesin maksimum seviyeye ulaşıp çökmesinden sonra kaldığı oranda bir miktar devam etme aşamasıdır.

RELEASE:

Yukarıda anlattığımız üç aşamasında gerçekleşmesi için, sesi oluşturacak alete herhangi bir darbe uygulanması gerekir. Bu darbeden sonra bu üç aşama oluşur ve darbe uygulamayı bıraktıktan sonra ses kendi halinde bir miktar devam eder ve en sonunda yok olur. İşte; uygulanan darbeden sonra, sesin kendi halinde bir miktar devam etme aşamasına "release" denir.

Yukarıda yazdığım ADSR zamanını örnekler olsun, anlatış biçimi olsun, yazılım veya donanım bir müzik aleti üzerine yoğunlaşarak yazdım. Şöyle bir düşündüğümüzde, bir sesi oluşturduktan sonra, müziğinizde kullandınız fakat üzerine bir ses işlemci (vocoder, filter, harmonizer vs.) yada efekt işlemci (reverb, delay, chorus vs.) uygulamak istediniz. Birde baktınız ki, uygulamak istediğiniz bu işlemcilerinde üstünde ADSR aşamaları var. Aklınıza "hayda! Ben sesimi oluşturdum zaten. Buda nesi şimdi?" gibi bir düşünce gelebilir. Dediğim gibi, ADSR bir tek ses oluşturan (synth vs.) cihazların değil, sese şekil şemal katan cihazlarında üstünde bulunur. Buradaki görevleri de aynıdır sonuçta. Birinde sesi oluşturmak için bu aşamaları geçirir, diğerinde de oluşturduğunuz sesin üzerine yapacağı işlem için bu aşamaları geçirir.

Kaynak;

http://www.tr-ance.com/forum/Klavye-Program-Vst-Plugin-t18617.html

Lfo

LFO nedir? Kelime açılımı Low Frequency Oscillator dır. Ses formunda yukarı - aşağı sarsılma esnasında belirli efektler yapar.

Duyma eşiğinin altında frekans üretir ve duyulabilen sesi modüle etmekte kullanılır. Vibrato ve tremolo gibi efektler vermek için birebirdir.

-----

· Oscillator: Titreşimi oluşturan alet.

· 20 ‘HZ den aşahısını etkiler.

· 70’lerde synthesizer’larda Kullanılmış.

· Bas sesi yapmak için icat edildidiği söyleniyor.

· Hfo



|

Read Users' Comments ( 0 )

Telif Hakkı

Creative Commons License
Elektronik Musiki by is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 3.0 Unported License.
Based on a work at elektronikmusiki.blogspot.com.
Permissions beyond the scope of this license may be available at http://elektronikmusiki.blogspot.com/.